Endonezya içindeki gaul ne anlama geliyor?

Endonezya'deki gaul kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte gaul'ün Endonezya'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

Endonezya içindeki gaul kelimesi galya anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

gaul kelimesinin anlamı

galya

Daha fazla örneğe bakın

Kau dapat bergaul semaumu, tetapi mereka tidak akan jinak.
İstediğin kadar sürt, çiftleşmeyecekler.
Hamba-hamba Yehuwa menghargai kesempatan untuk bergaul di perhimpunan.
Yehova’ya hizmet edenler ibadetlerde birbirleriyle arkadaşlık etme fırsatlarını takdir ederler.
16. (a) Apa yang membuat pergaulan bersama Yesus suatu hak istimewa?
16. (a) İsa ile arkadaşlık etmeyi bir imtiyaz haline getiren neydi?
Tidak diragukan, ia mungkin saja bergaul dengan putra Nuh yang bernama Sem, yang sempat hidup sezaman dengannya selama 150 tahun.
Ömrünün ilk 150 yılı Sam’ınkiyle çakıştığından kuşkusuz onunla arkadaşlık yapma olanağı bulmuştu.
Orang-orang seperti itu perlu ditandai, dan hendaknya dihindari dalam pergaulan sekalipun mereka perlu dinasihati sebagai seorang saudara.
Böyle kişilere nişan konulmalı ve kardeş gibi öğüt verilebildiği halde, onlarla arkadaşlık edilmemeliydi.
Pd waktu mengatur transpor ke dan dr perhimpunan atau pd waktu menyatakan pukul berapa mereka akan sampai di rumah, mereka dr rumah tangga yg terbagi sebaiknya memperhitungkan waktu yg mereka perlukan sebelum dan setelah perhimpunan untuk bergaul, mengambil lektur, dsb.
Bölünmüş ailelerden olanlar ibadetlere getirilip götürülmek için düzenlemeler yaparlarken veya eve dönüş zamanını belirlerlerken, ibadetten önce ve sonra müşareket etmek, yayınlar almak ve başka şeyler yapmak için ihtiyaç duydukları vakti hesaba katmalıdırlar.
Dalam sidang Kristen, kita memiliki kesempatan untuk bergaul dengan orang-orang yang menjalankan kehidupan selaras dengan iman.
İsa’nın takipçilerinin cemaatinde imanlı bir yaşam sürdüren insanlarla kaynaşma fırsatına sahibiz.
Di lingkungan sosial tempat saya bergaul, orang-orang kaya dan terhormat bergaul erat dengan para pencuri, pengedar narkotik, dan tokoh-tokoh mafia.
Seyahatlerim sırasında çevrelerde, zengin ve saygıdeğer insanların, hırsızlar, uyuşturucu satıcıları ve mafia ile ilişkileri vardı.
”Ia memastikan agar kami bergaul dengan anak-anak yang saleh.
Babam bizim Tanrı’dan korkar çocuklarla arkadaşlık yapmamızı sağlardı.
Remaja putri bernama Carla mengatakan, ”Kalau kita bergaul dengan orang-orang yang senang digoda atau suka mencari perhatian, kita akan diganggu juga.” —1 Korintus 15:33.
Carla isimli genç bir kız, “Erkeklerin laf atmasına ses çıkarmayan ya da onların ilgi odağı olmaktan zevk alan kişilerle takılırsan sen de tacize uğrarsın” diyor (1. Korintoslular 15:33).
Jika Anda secara teratur bergaul dengan seseorang penderita diabetes, camkanlah dua aturan umum yang bagus ini yang terdapat dalam Alkitab: ”Biarlah masing-masing tidak mencari keuntungan bagi diri sendiri, melainkan bagi orang lain,” dan ”Kasih . . . tidak memperhatikan kepentingan diri sendiri.” —1 Korintus 10:24; 13:4, 5.
Eğer şeker hastası olan biriyle sürekli beraberseniz Mukaddes Kitapta bulunan şu iki güzel ilkeyi aklınızdan çıkarmayın: “Herkes kendisinin yararını değil, fakat başkasının yararını gözetsin” ve “Sevgi . . . . kendi çıkarını aramaz.”—I. Korintoslular 10:24; 13:4, 5, YÇ.
Teresia: ”Hiduplah menurut standar Yehuwa, dan bergaullah dengan orang-orang yang juga melakukan hal itu.
Tracy: “Yehova’nın koyduğu standartlara uyun ve aynısını yapan insanlarla arkadaşlık edin.
10:24, 25) Jelaskan bagaimana perhimpunan akan memperkuat imannya, membantunya melakukan kehendak Allah, dan menyediakan pergaulan sehat dng orang-orang lain yg juga ingin memuji Yehuwa.
10:24, 25) İbadetlerin onun imanını güçlendireceğini, Tanrı’nın iradesini yapmasına yardım edeceğini ve Yehova’yı yüceltmeyi isteyen başka kişilerle de yararlı ilişkiler kurmasını sağlayacağını açıklayın.
Alkitab mengatakan, ”Siapa bergaul dengan orang bijak menjadi bijak, tetapi siapa berteman dengan orang bebal menjadi malang.”
Mukaddes Kitap şöyle der: “Hikmetlilerle yürüyen adam hikmetli olur; fakat akılsızların arkadaşı zarar görür.”
Bahkan orang yang mengetahui apa yang baik dengan mudah dapat meniru kebiasaan2 buruk dari teman2 bergaulnya.
Doğru olanı bilenler dahi birlikte bulundukları kimselerden kolayca kötü alışkanlıklar kapabilirler.
Kau mau ceramah soal Thalia sementara bergaul dengan Tyson?
Onunla birlikte takılırken, bana Thalia hakkında nutuk mu okuyacaksın?
Sebelum dan setelah perhimpunan, saya menikmati pergaulan yang baik dengan anak-anak di dalam sidang.
İbadetlerden önce ve sonra cemaatteki çocuklarla iyi bir ilişki kuruyorum.
Maaf, pembunuh, mungkin Kau cocok bergaul dengan seseorang Seukuran kecepatanmu.
Kusura bakma reis ama daha kendi ayarında birileriyle takılsan?
● Situasi seperti apa yang pantas untuk bergaul dengan lawan jenis?
● Karşı cinsten olanlarla nasıl bir ortamda görüşmen daha uygun olur?
Hal lain yang berkaitan erat dengan pergaulan adalah tekanan teman-teman.
Arkadaşlıklar konusuyla yakından bağlantılı olan diğer bir konu da, arkadaş baskısıdır.
(Tawa) Dan itu sangat berat untukku, karena sebagaimana saya merasa terhormat berada di sini dengan kalian semua saat ini, ini bukan lingkungan pergaulan saya yang biasanya.
(Gülüşmeler) Bu benim için çok daha zor, burada size konuşmaktan ne kadar onur duysam da, bu benim doğal ortamım değil.
Ia mendapatkan banyak sekali manfaat dari pergaulan dengan Paulus, bertumbuh dari seorang remaja yang pemalu menjadi seorang pengawas.
O, Pavlus’la birlikte olmaktan çok yararlandı. Böylece utangaç bir genç, sonunda bir nazır oldu.
Sebagai contoh, para penatua terlantik di sebuah sidang merasa perlu untuk memberikan kepada seorang wanita muda yang telah menikah nasihat yang pengasih namun tegas dari Alkitab yang menentang pergaulan dengan seorang pria duniawi.
Örneğin, bir cemaatte, tayin edilmiş ihtiyarlar, evli bir genç kadına dünyevi bir erkekle arkadaşlık yapmaması yolunda nazik fakat kesin bir nasihat vermeyi zorunlu gördüler.
Beberapa di antaranya bisa jadi adalah: respek terhadap kekepalaan (Kolose 3:18, 20); jujur dalam segala perkara (Ibrani 13:18); membenci apa yang jahat (Mazmur 97:10); mengejar perdamaian (Roma 14:19); menaati kalangan berwenang yang ditetapkan (Matius 22:21; Roma 13:1-7); memberikan pengabdian yang eksklusif kepada Allah (Matius 4:10); tidak menjadi bagian dari dunia (Yohanes 17:14); menghindari pergaulan yang buruk (1 Korintus 15:33); bersahaja dalam pakaian dan dandanan (1 Timotius 2:9, 10); serta tidak membuat orang lain tersandung (Filipi 1:10).
Bunların arasında, reislik ilkesine saygı duymak (Koloseliler 3:18, 20); her konuda dürüst davranmak (İbraniler 13:18); “şerden”, yani kötüden nefret etmek (Mezmur 97:10); barışın peşinde olmak (Romalılar 14:19); baştaki yetkililere itaat etmek (Matta 22:21; Romalılar 13:1-7); Tanrı’ya özel bağlılık göstermek (Matta 4:10); dünyaya ait olmamak (Yuhanna 17:14); kötü arkadaşlıklardan sakınmak (1. Korintoslular 15:33); giyim kuşamda ölçülü olmak (1. Timoteos 2:9, 10) ve kimseyi tökezletmemek (Filipililer 1:10) gibi ilkeler vardır.
Seusai melewati hari yang panjang serta terik, anggota-anggota keluarga dapat duduk di bawah pohon ara mereka dan menikmati pergaulan yang menyenangkan.
Uzun ve sıcak bir günün sonunda aile fertleri, kendi incir ağaçlarının altında oturup birlikte hoş vakit geçirebilirlerdi.

Endonezya öğrenelim

Artık gaul'ün Endonezya içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Endonezya içinde arayabilirsiniz.

Endonezya hakkında bilginiz var mı

Endonezyaca, Endonezya'nın resmi dilidir. Endonezya dili, 1945'te Endonezya'nın bağımsızlık ilanıyla resmen tanımlanmış standart bir Malay dilidir. Malayca ve Endonezyaca hâlâ oldukça benzerdir. Endonezya dünyanın en kalabalık dördüncü ülkesidir. Endonezyalıların çoğunluğu, neredeyse %100'lük bir oranla akıcı Endonezyaca konuşur ve bu da onu dünyanın en yaygın konuşulan dillerinden biri haline getirir.