Endonezya içindeki lelah ne anlama geliyor?

Endonezya'deki lelah kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte lelah'ün Endonezya'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

Endonezya içindeki lelah kelimesi yorgun anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

lelah kelimesinin anlamı

yorgun

adjective

Mata Tom merah, dan ia terlihat sangat lelah.
Tom'un gözleri kırmızı ve o çok yorgun görünüyor.

Daha fazla örneğe bakın

(Ulangan 23:12-14) Hal ini pastilah tugas yang melelahkan mengingat luasnya perkemahan, tetapi ini pasti turut mencegah penyakit seperti demam tifoid dan kolera.
Örneğin ihtiyaçlarını gidermek için ordugâhın dışına çıkmalı ve dışkıyı toprakla örtmeliydiler (Tekrar 23:12-14). Ordugâhta yaklaşık üç milyon kişi olduğundan herhalde bu zor bir işti, fakat bu uygulamanın tifo ve kolera gibi hastalıkların önlenmesinde büyük rol oynadığına şüphe yok.
Untuk tersenyum melelahkan.
Gülümsemek yorucu.
Mereka menderita penyakit, panas, kelelahan, dingin, rasa takut, kelaparan, rasa sakit, keraguan, dan bahkan kematian.
Onlar hastalık, sıcak, bitkinlik, soğuk, korku, açlık, acı, şüphe ve hatta ölümle uğraşmışlardı.
Tampak lelah?
Perişan gözüküyorsun.
21 Salomo menjajaki jerih lelah, perjuangan, dan aspirasi manusia.
21 Süleyman insanların çektiği zahmeti, zorlukları ve özlemleri inceledi.
Tidak begitu lelah kalau aku tidak melihatmu di samping tempat tidur Jason saat dia tidur.
Jason uyurken yatağının başına gelmeni görmeyecek kadar değilim.
(Lukas 13:24) Tetapi ”berjerih lelah” (”kerja keras”, Kingdom Interlinear) mengartikan pekerjaan yang berkepanjangan dan melelahkan, sering kali tanpa hasil yang berguna.
(Luka 13:24) Fakat “didinen” ifadesi, (“emek veren,” Kingdom Interlinear) uzun süren, yorucu, çoğu kez sonucu verimli olmayan bir işi ima eder.
Kemudian, biarpun sangat lelah, ia mulai berbicara tentang ”air” yang sesungguhnya dan yang benar-benar menyegarkan karena memberikan hidup kekal kepada mereka yang menyembah Allah ”dalam roh dan kebenaran.”
Sonra da tüm yorgunluğuna rağmen, insanı gerçekten ferahlatan “su” hakkında kadınla konuşmaya başlar; bu su Tanrı’ya “ruhla ve hakikatle” tapınanlara sonsuz yaşam verir (4:24).
Karena aku sudah lelah.
Çünkü ben bıktım.
Dewasa ini, banyak ibu yang mengatakan bahwa menjaga keseimbangan antara tekanan di tempat kerja dan tanggung jawab di rumah membuat mereka terlalu lelah, terlalu tegang, dan dibayar terlalu murah.
Bugün birçok anne evin sorumluluklarıyla iş stresini dengelemeye uğraşırken fazla çalıştığını, aşırı zorlandığını ve hak ettiğinden daha düşük ücret aldığını söylüyor.
Tetapi itu jadi lelah, tidak itu?
Sıkıcı değil mi tüm bu gösteriler falan?
Dengan kekebasan yang dapat datang hanya dari kontak yang konstan dan tak kenal lelah dengan kejahatan, dia menerima kenyataan bahwa setiap saat dapat menjadi saat terakhirnya.
Sadece sürekli ve amansız kötülükle olan bağlantıdan gelebilecek hissizlikle, her anın onun son anı olabileceği gerçeğini kabul etti.
Saya hanya lelah.
Sadece yorgunum.
Pada tahun 1916 ia meninggal dalam sebuah kereta api dekat Pampa, Texas, dalam perjalanan ke New York, karena kelelahan setelah perjalanan pengabarannya yang terakhir mengelilingi Amerika Serikat bagian barat.
O, gökte ruhi hazineler biriktirme konusunda göze çarpar bir örnekti; günümüzde, yüz binlerce özverili öncü vaiz onun örneğini izliyor.—İbraniler 13:7; Luka 12:33, 34; ayrıca I.
Apabila sdr datang ke kebaktian dlm keadaan sangat lelah, akan sulit berkonsentrasi. (b) Sediakan cukup waktu untuk memarkir kendaraan sdr dan duduk sebelum acara mulai.
Eğer toplantıya çok yorgun geliyorsanız, konsantre olmak zor olacak. (b) Arabanızı park edip program başlamadan önce yerinize oturmaya yeterince vakit ayırın.
Sebagai manusia, Yesus mengalami rasa lapar, haus, lelah, tertekan, rasa sakit, dan kematian.
İsa bir insan olarak, açlığı, susuzluğu, yorgunluğu, kederi, acıyı ve ölümü yaşadı.
Aku lelah dengan para anak muda.
Şu genç erkeklerden bıktım usandım.
Melalui roh itu, kita akan terus menerima bantuan agar tidak menjadi lelah pada hari-hari terakhir ini. —Yes.
Bizler bu son günlerde yolumuza yorulmadan devam edebilmek için, kutsal ruh aracılığıyla sürekli yardım alıyoruz (İşa.
Terutama jika kelahiran-kelahiran sebelumnya berjarak kurang dari dua tahun, tubuh wanita dapat dengan mudah menjadi kelelahan karena terus-menerus hamil, melahirkan anak, menyusui, dan mengurus anak-anak yang masih kecil.”
Özellikle önceki doğumlarının arası ikişer yıldan fazla değilse, tekrar tekrar gebe kalması, doğurması, emzirmesi ve küçük çocuklara bakması bedenini kolayca bitkin düşebilir.”
radikal collection ORANG-ORANG ITU MENDAKI BUKIT, DAN KELELAHAN SAAT mencapai puncak.
III İnsanlar sokağın yokuşunu tırmanıyorlar ve yukarıya varınca yorgunluk hissediyorlardı.
Kau begitu lelah dengan hidupmu, bukan?
Hayat seni çok yordu değil mi?
Sindroma kelelahan kronis menjadikan kegiatan yang sederhana pun sulit.
Kronik yorgunluk sendromu basit faaliyetleri bile zorlaştırıyor.
Aku lelah, dan aku tidak benar-benar peduli siapa yang membunuh monster ini.
Yorgunum ve bu mahluku kimin öldürdüğü umurumda değil.
Tanpa lelah, beliau menghabiskan sisa hidupnya mempelajari seni dan budaya.
Mağazalarına el koyuldu, hayatının geri kalanını sanat ve kültürün peşinde amansız bir takiple geçirdi.
Dan kupikir dia terlalu melelahkan untukku.
Ve sanırım beni içten içe tüketiyor.

Endonezya öğrenelim

Artık lelah'ün Endonezya içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Endonezya içinde arayabilirsiniz.

Endonezya hakkında bilginiz var mı

Endonezyaca, Endonezya'nın resmi dilidir. Endonezya dili, 1945'te Endonezya'nın bağımsızlık ilanıyla resmen tanımlanmış standart bir Malay dilidir. Malayca ve Endonezyaca hâlâ oldukça benzerdir. Endonezya dünyanın en kalabalık dördüncü ülkesidir. Endonezyalıların çoğunluğu, neredeyse %100'lük bir oranla akıcı Endonezyaca konuşur ve bu da onu dünyanın en yaygın konuşulan dillerinden biri haline getirir.