Endonezya içindeki meragukan ne anlama geliyor?

Endonezya'deki meragukan kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte meragukan'ün Endonezya'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

Endonezya içindeki meragukan kelimesi şüphelenmek, kuşkulanmak, şüphe etmek, şüphe, tereddüt etmek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

meragukan kelimesinin anlamı

şüphelenmek

(doubt)

kuşkulanmak

(doubt)

şüphe etmek

(doubt)

şüphe

(query)

tereddüt etmek

(doubt)

Daha fazla örneğe bakın

Aku sangat ragu kalau kuncinya ada dibawah keset, tapi kau menjatuhkan dirimu sendiri.
Paspasın altında olduğundan kuşkuluyum ama sen bilirsin.
" Astaga! " Kata Mr Bunting, ragu- ragu antara dua mengerikan alternatif.
Bunting, iki korkunç arasında tereddüt dedi. alternatifleri.
Maka, mengingat hal itu, tidak boleh ada keraguan bahwa Maria tidak memiliki anak-anak lain.”
Öyleyse, Meryem’in başka çocuğunun olmadığına hiç kuşku yoktur.”
Tak perlu diragukan lagi.
Gösteridir kesin.
Kau tahu, aku ragu kau akan mendengarkan ini, tapi aku akan terus mencobanya.
Dinleyeceğinden bile kuşkuluyum, yine de şansımı deneyeceğim.
Mereka menderita penyakit, panas, kelelahan, dingin, rasa takut, kelaparan, rasa sakit, keraguan, dan bahkan kematian.
Onlar hastalık, sıcak, bitkinlik, soğuk, korku, açlık, acı, şüphe ve hatta ölümle uğraşmışlardı.
Seorang penatua yang menghadapi hal-hal ini mungkin merasa ragu-ragu berkenaan apa yang harus dilakukan.
Bu gibi durumlarla karşı karşıya kalan bir ihtiyar ne yapılması gerektiği konusunda emin olmayabilir.
Tidak diragukan, banyak di antara orang-orang ini adalah orang-orang kaya, sebagaimana halnya dengan beberapa orang di sidang Kristen dewasa ini.
Kuşkusuz bunlardan bazıları zengin kişilerdi; bugün de cemaatte bazı kişiler aynı durumdadır.
Aku jadi agak ragu untuk membunuhnya.
Adamı öldürme konusunda kararsız kalmıştım.
Kami menolak banyak kesempatan bisnis yang meragukan.
Çalıştığım şirkette önümüze çıkan birçok fırsatı şüpheli bulduğumuz için geri çevirdik.
Alana Bloom tak meragukannya.
Alana Bloom'un kuşkusu da yok.
Pada waktunya kelak, bahkan anak-anak yang menang pun bisa jadi meragukan hal itu.
Aslına bakılırsa, uzun vadeli düşünüldüğünde kazananlar bile bundan şüphe duyuyor olabilir.
Ia mengatakan bahwa sejak kanak-kanak, ”keraguan dan ketidakpastian [dirinya tentang Allah] datang dan pergi, dan ketidakpercayaan[nya] pun bertumbuh”.
Çocukluğundan beri “zihnime [Tanrı hakkında] kuşkular ve belirsizlikler gelip gidiyordu ve inançsızlığım giderek arttı” diyor.
16 Ada yang mungkin meragukan kebijaksanaan dari perintah ini.
16 Bazıları bu talimatı hikmetsizce bulabilir.
tapi serius aku meragukan ini.
Ama açıkçası gerisinden şüpheliyim.
Sewaktu kita melakukannya, kita akan berada dalam posisi untuk mendengarkan suara Roh, untuk menolak godaan, untuk mengatasi keraguan dan ketakutan, dan untuk menerima bantuan Surga dalam kehidupan kita.
Bunu yaptığımızda Ruh’un sesini duyacak, ayartmalara karşı koyacak, şüphe ve korkunun üstesinden gelecek ve hayatımızda cennetin yardımını alacak bir durumda olacağız.
Bunuh dia tanpa ragu-ragu.
" Kesin olarak ortadan kaldırın. "
Karena Dia itu lebih utama dari mereka, dengan tidak diragukan lagi.
Bunlardan bazıları açıktır, ancak feragatnamelerle birlikte gelir.
Segera setelah kau buka mulutmu, Tiffany mulai ragu apakah ia mau.
Ağzını açtığın an Tiffany seninle yatma konusunda şüpheye düştü.
Ii adalah percakapan menarik, Tuan-tuan... Tapi kita semua tahu bahwa tidak ada keraguan...
Bu hoş muhabbet için teşekkürler beyler, ama hepimiz biliyoruz,
(Kisah 20:28; Yakobus 5:14, 15; Yudas 22) Mereka akan membantu saudara menelusuri sumber keraguan saudara, yang mungkin saja disebabkan oleh karena kesombongan atau cara berpikir yang keliru.
(Resullerin İşleri 20:28; Yakub 5:14, 15; Yahuda 22) Onlar, belki gururdan ya da yanlış bir düşünüş tarzından doğabilecek şüphelerinizin kaynağının ortaya çıkmasına yardımcı olacaklar.
Daripada mengatakan apa yang boleh dan tidak boleh dipercayai temanmu, lebih baik nyatakan tanpa ragu-ragu kepercayaanmu dan mengapa menurutmu itu masuk akal.
Sınıf arkadaşlarına neye inanıp inanmamaları gerektiğini söylemektense, senin nelere inandığını ve bunlara inanmanın neden mantıklı olduğunu anlat. Kendinden emin şekilde konuş.
Dengan membimbing Habakuk untuk menulis kekhawatirannya, Yehuwa mengajar kita suatu pelajaran penting. Kita tidak perlu takut menceritakan kekhawatiran atau keraguan kita kepada Yehuwa.
Tanrı, Habakkuk’tan çektiği kaygıları yazmasını istedi ve bu sayede bize önemli bir ders verdi: Yehova’ya kaygılarımızı ya da şüphelerimizi anlatmaktan çekinmemeliyiz.
Tidak diragukan, ia mungkin saja bergaul dengan putra Nuh yang bernama Sem, yang sempat hidup sezaman dengannya selama 150 tahun.
Ömrünün ilk 150 yılı Sam’ınkiyle çakıştığından kuşkusuz onunla arkadaşlık yapma olanağı bulmuştu.
Aku sesungguhnya, telak sekali.Tak diragukan lagi. Benci makanan Cina
Tamamen, bilinçli olarak, isteyerek çin yemeğini kusarım

Endonezya öğrenelim

Artık meragukan'ün Endonezya içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Endonezya içinde arayabilirsiniz.

Endonezya hakkında bilginiz var mı

Endonezyaca, Endonezya'nın resmi dilidir. Endonezya dili, 1945'te Endonezya'nın bağımsızlık ilanıyla resmen tanımlanmış standart bir Malay dilidir. Malayca ve Endonezyaca hâlâ oldukça benzerdir. Endonezya dünyanın en kalabalık dördüncü ülkesidir. Endonezyalıların çoğunluğu, neredeyse %100'lük bir oranla akıcı Endonezyaca konuşur ve bu da onu dünyanın en yaygın konuşulan dillerinden biri haline getirir.