Endonezya içindeki sembuh ne anlama geliyor?
Endonezya'deki sembuh kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte sembuh'ün Endonezya'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.
Endonezya içindeki sembuh kelimesi İyileşmek, iyileşmek anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.
sembuh kelimesinin anlamı
İyileşmekverb Utk sembuh, kau harus punya kemauan dan keinginanmu utk hidup. İyileşmek istiyorsan, içinde yaşama isteği ve arzusu olmalı. |
iyileşmekverb Bilas lima kali sehari dengan alkohol dan itu akan lebih cepat menyembuhkan lukamu. Günde beş kere alkolle çalkalarsan düşündüğünden daha çabuk iyileşir. |
Daha fazla örneğe bakın
Hati bisa sembuh.” —Marcia. Gerçekten de yürek acısı zamanla geçiyor” (Marcia). |
Kekuatan akan datang karena kurban pendamaian Yesus Kristus.19 Penyembuhan dan pengampunan akan datang karena kasih karunia Allah.20 Kebijaksanaan dan kesabaran akan datang dengan percaya pada waktu Tuhan untuk kita. İsa Mesih’in kefaret edici kurban oluşu sayesinde güç gelecektir.19 Tanrı’nın lütfu sayesinde iyileştirme ve affedilme gelecektir.20 Rab’bin bizim için olan zamanlamasına güvenmekle akıl ve sabır sahibi oluruz. |
Dia menyembuhkan aku. Beni iyileştirdi. |
Aku akan menunjukkan jika kau menyembuhkan dia sekarang. Onu hemen iyileştirirsen göteririm. |
Tapi semua itu berhenti membuat ibu jadi sembuh. Ama bir süre sonra işe yaramayı bıraktılar. |
Kau sembuhkan saja dengan salah satu obatmu. Yatıştırıcı ilaçlarından biriyle şu sinirli hayvanı yatıştırmanı. Geber! |
Aku khawatir luka yg diterima Metellus tak pernah tersembuhkan. Fakat korkarim Metellus'a verdigin yara asla kapanmayabilir. |
(3:11-18) Ia menunjukkan bahwa Allah telah memberi rasul-rasul kuasa untuk menyembuhkan pria yang lumpuh itu melalui Hamba-Nya yang telah dimuliakan, Yesus. (3:11-18) İzzetlendirilmiş Hizmetçisi, İsa vasıtasıyla topal adamı iyi etmeleri için, Tanrı’nın kendilerine güç verdiğini açıkladı. |
Ketika saya bilang begitu, banyak orang mengira kami sedang berusaha menyembuhkan kanker. Bunu söylediğim zaman, insanlar kanseri tedavi etmek için çalıştığımızı zannediyor. |
Maukah Anda merasakan penyembuhan demikian? Siz de yaralarınızın böyle sarılmasını istemez misiniz? |
Jadi setelah ia kembali, ia menjadi sembuh. Demek Dae Woong o kız döndükten sonra iyileşti. |
Seorang pendeta pernah bilang padaku kalau kemampuanku untuk menyembuhkan ialah anugerah dari Tuhan. Rahibin biri iyileştirme yeteneğimin Tanrı'dan bir hediye olduğunu söylemişti. |
Peran utama para penatua adalah penyembuh, bukan pemberi hukuman. İhtiyarlar aslında ceza değil, şifa verenlerdir. |
Dinding dapat diperbaiki dalam beberapa hari, dan tangannya dapat sembuh dalam beberapa minggu; tetapi berapa lama dibutuhkan untuk mendapatkan kembali kepercayaan dan respek dari istrinya? Duvar bir iki günde onarılabilir ve eli birkaç haftada iyileşebilir; fakat karısının güvenini ve saygısını kazanması ne kadar zaman alacak? |
Menyembuhkan. Hayat verme gücü. |
Di tengah perjalanan, kesepuluh pria itu sembuh. Adamlar mabede giderken gerçekten de iyileştiler. |
Pada abad-abad belakangan, para ahli bedah memotong saraf dan otot lidah dan bahkan mengangkat amandel untuk menyembuhkan kegagapan. Sonraki yüzyıllarda cerrahlar dildeki sinirleri ve kasları kesti, hatta hastanın bağdemciklerini aldılar. |
Sebagai contoh, seorang wanita yang sudah menghabiskan seluruh kekayaannya untuk berobat menyentuh pakaian Yesus, dengan harapan akan sembuh. Örneğin tedavi olmak için tüm varını harcayan bir kadın iyileşme umuduyla İsa’nın giysisine dokundu. |
Tertullian belakangan menulis, ”Pertimbangkan mereka yang dengan rakus, pada suatu pertunjukan di arena, meminum darah segar dari penjahat-penjahat yang keji . . . dan membawanya untuk menyembuhkan penyakit ayan mereka.” Tertullianus daha sonra şunları yazdı: “Arenadaki gösteri sırasında kötü yürekli canilerin taze kanını açgözlü bir susamışlıkla alıp . . . . sara tedavisi için içen insanları bir düşünün.” |
Pada awal pencarian, saya mendatangi penyembuh iman dari Brazil bernama John of God di kampnya di Brazil. Tanrıyı sorguladığım ilk yıllarda, Brezilya'daki merkezine Brezilyalı şifacı Tanrı'nın John'unu görmeye de gittim. |
Misalnya, dulu, dokter yakin bahwa pneumonia dapat disembuhkan dengan cara membelah seekor ayam hidup menjadi dua bagian dan menaruhnya di dada si pasien. Örneğin, bir zamanlar doktorlar, canlı bir tavuğu iki parçaya ayırıp bu parçaları zatürree olan birinin göğsüne koyarak onu iyileştirebileceklerini düşünüyorlardı. |
Banyak pecandu alkohol yang menyabot kesembuhan mereka pada waktu segala hal mulai membaik! Birçok alkolik, tam her şey iyi gitmeye başladığında, iyileşme sürecini kendi elleriyle sabote eder! |
Kau ingin aku diam saja ketika kau tahu betul bahwa aku bisa menyembuhkannya? Onu iyileştirebileceğimi bildiğin halde bir şey yapmamamı mı istiyorsun? |
(Yesaya 38:9-12, 18-20) Demikian pula, orang yang mengidap penyakit yang tidak tersembuhkan harus dibiarkan mengungkapkan kesedihan mereka karena menyadari kehidupannya akan segera berakhir. Örneğin, 39 yaşındaki Kral Hizkiya öleceğini öğrenince umutsuzluğunu dile getirdi (İşaya 38:9-12, 18-20). |
Ini adalah satu-satunya penyembuhan! Tek çare bu! |
Endonezya öğrenelim
Artık sembuh'ün Endonezya içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Endonezya içinde arayabilirsiniz.
Endonezya sözcükleri güncellendi
Endonezya hakkında bilginiz var mı
Endonezyaca, Endonezya'nın resmi dilidir. Endonezya dili, 1945'te Endonezya'nın bağımsızlık ilanıyla resmen tanımlanmış standart bir Malay dilidir. Malayca ve Endonezyaca hâlâ oldukça benzerdir. Endonezya dünyanın en kalabalık dördüncü ülkesidir. Endonezyalıların çoğunluğu, neredeyse %100'lük bir oranla akıcı Endonezyaca konuşur ve bu da onu dünyanın en yaygın konuşulan dillerinden biri haline getirir.