Endonezya içindeki suap ne anlama geliyor?

Endonezya'deki suap kelimesinin anlamı nedir? Makale, tam anlamını, telaffuzunu ve iki dilli örneklerle birlikte suap'ün Endonezya'te nasıl kullanılacağına ilişkin talimatları açıklamaktadır.

Endonezya içindeki suap kelimesi rüşvet anlamına gelir. Daha fazla bilgi için lütfen aşağıdaki ayrıntılara bakın.

telaffuz dinle

suap kelimesinin anlamı

rüşvet

noun

Marvin Gryska menawariku suap mencairkan asetnya yang membeku.
Marvin Gryska dondurulmuş hesaplarını açmam için bana rüşvet teklif etti.

Daha fazla örneğe bakın

Ia mengingat ayat-ayat yang memperlihatkan bahwa Yehuwa dengan tegas mengecam penyuapan.
Katarzyna, Yehova’nın rüşveti şiddetle mahkûm ettiğini gösteren ayetleri hatırladı.
Orang-orang tersebut benar-benar akan ”benci kepada pengejaran suap” dari pada mengejarnya atau menginginkannya.
Bu adamlar, ‘kötü kazancı’ aramak veya sevmek yerine ondan gerçekten ‘nefret’ edeceklerdi.
Tetapi, belakangan, ia sering memanggil rasul itu dengan harapan akan mendapat uang suap, namun sia-sia.
Daha sonra da, boşuna rüşvet almayı ümit ederek, resulü sık sık yanına çağırdı.
Di mana saja, orang-orang harus belajar membenci penyuapan dan korupsi.
Her yerde insanlar rüşvetten ve yolsuzluktan nefret etmeyi öğrenmelidir.
Dan Kayafas menyuapmu untuk Mengatakan cerita yang berbeda.
Ve Caiafa farklı bir şey için ödeme aldı.
Jika keping perak itu adalah syekel, tawaran 5.500 syekel adalah suap yang sangat besar.
Eğer gümüş parçaları şekel ise, teklif edilen 5.500 şekel çok büyük bir rüşvetti.
Ada satu perusahaan yang membayar suap 4.000 kali dalam dasawarsa pertama milenium ini dan 1 miliar dolar uang suap dibayar setiap hari kerja.
Bu milenyumun ilk 10 yılında 4.000 adet rüşvet veren bir şirket vardı, her iş gününe milyon dolarlık rüşvetler.
Di bawah keadaan-keadaan itu ia pasti harus mengatakan ”tidak” banyak kali, karena ia dikelilingi oleh orang-orang kafir, dan istana pasti penuh dengan imoralitas, dusta, suap, tipu daya politik, dan perbuatan-perbuatan bejat lainnya.
Şüphesiz ahlaksızlıkla, yalanla, rüşvetle, siyasal entrikayla ve diğer bozuk alışkanlıklarla dolu bir sarayda putperestlerle çevrili bir ortamda yaşadığından, birçok defa pek çok şeye hayır demesi gerekmişti.
Ya, para pemimpin agama telah mengabadikan dusta bahwa Allah, si Iblis, dan nenek moyang yang telah mati dapat dibujuk, dirayu, dan disuap dengan melaksanakan kebiasaan-kebiasaan yang bersifat takhyul.
Evet, dinsel liderler, batıl inançlara dayanan alışkanlıkları tutmakla Tanrı, İblis ve ölü atalarını kandırabileceklerine, yaltaklanabileceklerine ve rüşvet verilebileceğine dair yalanı sürdürmüşlerdir.
Dia sudah disuap.
onu satın amışar.
Kepentingan rakyat akan terpenuhi bila para hakimnya mahir, adil, dan tidak bisa disuap.
Hâkimlerin yetenekli, adil olması ve yolsuzluktan uzak durması insanların yararınadır.
Si induk dan bapak burung bergiliran menjaga dan menyuapi anaknya, yang pada usia enam bulan beratnya bisa mencapai 12 kilogram
Ebeveynler yavruyu koruma ve besleme işini sırayla yürütürler; altı aylık bir yavrunun ağırlığı 12 kiloyu bulabilir
Ingatlah, memberikan hadiah untuk jasa yang sah berbeda dengan menawarkan suap untuk bantuan yang melanggar hukum.
Ancak unutmayalım ki, bir görevliye kanun gereği bir iş yapması için hediye vermemizle, kanunu ihlal etmesi için vermemiz arasında fark var.
Sebutannya, suap-paksa.
Zorla yedirme deniyor buna.
Dia menyuap siswa dengan Pixy Stix
Pixy Stix şekerlerini öğrencilere rüşvet olarak veriyor.
Petugas mempersulit prosesnya dan meminta sekitar 3000 rupee sebagai suap.
Ofis bir şey yapmıyor ve 3.000 rupi rüşvet istiyor.
Sekarang, ia harus dimandikan, disuapi, dan dibajui oleh orang lain.
Şimdi onu başkalarının yıkaması, yedirmesi ve giydirmesi gerekli.
Apa akan jadi jika dia boleh menyuapkan makanannya sendiri, mengerakkan badan, menjaga dirinya sendiri?
Tek başına yemek yemeye hareket etmeye, ihtiyaçlarını görmeye başlarsa ne olacak?
Kau salah satunya yang menerima suap.
Rüşveti alan sendin.
Satu kelompok dari kami telah melakukan kerja percontohan untuk menangani secara individual permintaan- permintaan suap untuk pemenuhan layanan maupun hak umum.
Içimizden bir grup tekil rüşvet vakalarına karşılık vermek için pilot bir işte çalışıyorlar.
Dan biaya menggunakan alat- alat ini jauh lebih rendah dari besarnya suap yang diminta.
Bu yöntemlerin masrafları rüşvete vereceklerinden epey bir azdı.
Seperti Indonesia menyuap Senator Jacobs?
Endonezyalıların Senatör Jacobs'a yaptıkları gibi mi?
Marvin Gryska menawariku suap mencairkan asetnya yang membeku.
Marvin Gryska dondurulmuş hesaplarını açmam için bana rüşvet teklif etti.
Setidaknya tak satu pun di tim Gryffindor yang harus menyuap biar bisa masuk.
En azından Gryffindor takımı rüşvet vermek zorunda kalmıyor.
Paman Chandu menyuapkan Bibi Chandu saat bulan purnama di Chandni Chowk, dengan sendok abu-abu, dan beberapa " Chatni "...
Chandu'nun amcası Chandni Chowk'da ay ışığında Chandu'nun halasını besliyor. Gümüş kaşıkla...

Endonezya öğrenelim

Artık suap'ün Endonezya içindeki anlamı hakkında daha fazla bilgi sahibi olduğunuza göre, seçilen örnekler aracılığıyla bunların nasıl kullanılacağını ve nasıl yapılacağını öğrenebilirsiniz. onları okuyun. Ve önerdiğimiz ilgili kelimeleri öğrenmeyi unutmayın. Web sitemiz sürekli olarak yeni kelimeler ve yeni örneklerle güncellenmektedir, böylece bilmediğiniz diğer kelimelerin anlamlarını Endonezya içinde arayabilirsiniz.

Endonezya hakkında bilginiz var mı

Endonezyaca, Endonezya'nın resmi dilidir. Endonezya dili, 1945'te Endonezya'nın bağımsızlık ilanıyla resmen tanımlanmış standart bir Malay dilidir. Malayca ve Endonezyaca hâlâ oldukça benzerdir. Endonezya dünyanın en kalabalık dördüncü ülkesidir. Endonezyalıların çoğunluğu, neredeyse %100'lük bir oranla akıcı Endonezyaca konuşur ve bu da onu dünyanın en yaygın konuşulan dillerinden biri haline getirir.